21 Ağustos 2014 Perşembe

Market Fişine Yazılanlar

İstanbul Boğazı'nı, İstanbul'da yaşayan adama sormayacaksın ve Galata'yı da.
Gören birine görmenin değerini de sormayacaksın.
Bacakları tutan birine koşmanın ,
Her daim ailesiyle olan birine akşamları eve geldiğinde kendisini karşılayan sıcaklığı da sormayacaksın.

''Sahip olup da kaybetmenin yanında , hiç sahip olmamak nedir ki ?''

Bu saydığım tiplemeler neden sonra İstanbul dışına çıkar , gözleri artık görmez , bacakları tutmaz , eve geldiğinde sabah bıraktığı soğukluk karşılaşır işte o vakit bir takım soruların cevabı alınabilir.

Bu şekilde misal ben size her gün yazı sunsam 3-5 gün sonra ben de sıradanlaşırım zira bir şeye ne kadar uzun süredir sahipsek değeri her geçen gün daha da azalır. Mesela şuan bu yazıyı okuduğunuz aygıtı bi düşünelim. Telefonu baz alıyorum : Okumayı bırakıp etrafına bir bakın , ilk satın aldığınız gün gelsin aklınıza . Nasıl da değerliydi öyle değil mi ? Bırakın yere düşürmeyi , dalgın anınızda elinizden ufacık kayması bile size ufak çaplı bi kalp krizi yaşatmaya yeterdi .

Peki ya şimdi ?
Düşünce hiçbir şey olmamış gibi almıyor musunuz yerden?
O eski önemseyiş yerini arkaplana atılmışlığa mı bıraktı ?
 Ne değişti peki ?
Telefon hala aynı telefon . Telefon aynı olmasına aynı da siz aynı mısınız acaba ?




29 Temmuz 2014 Salı

+18 İbaresi

+18 ibaresi esasında içerisinde çok şey barındırmasına rağmen yağız bir Türk Genci için erotizmi çağrıştırır. Eğer sizin de aklınıza ilk olarak bu geldiyse ön yargılarınızda ufak sıkıntılar var demektir.

Murat'ın 18.doğum gününe 1 hafta kalmıştı , ne kadar büyük bir dönüm olacaktı hayatı için. Bugüne kadar Taksim'de kimlik yüzünden giremediği mekanlara tek girecek ve bütün gece klüplerinde fink atacaktı. Magazinde kalburüstü kişilerin gittiği yerlere gidecek ve filmlerde gördüğü esrar partilerine katılacaktı. Devletin ona tanıdığı süre bitmiş artık vakit kendi elleriyle bir şeyler yapmaya gelmişti , 18 oluyordu ve içinden " İstesem evlenirim kimse bir şey diyemez" ve "Evden gider istediğim yerde takılırım diyordu. Dizisini izlediği Amerikan yapımlarına 15 yaşlarında seks partileri dönüyordu ve Murat evinde sadece izliyordu , "Kezban yeaa bizimkiler" diye haykırıyordu. 18 olunca sanki herkesin Murat'a vermek için kuyruğa gireceği o muhteşem Slav ülkelerine bile gidebilirdi. Slav deyince aklı dururdu Murat'ın bir tane bakire olmazdi çünkü orda olamazdı Murat bunu düşünmüyordu.

3 gün kalmıştı yaş gününe ama Murat henüz organizasyon yapamamıştı ,  esasında bundan aylar önce doğum gününün yaza denk gelmesi muhteşem bir avantaj gibi gözükürken çevresinde maksimum 10 kişi olan Murat için iş yaklaştıkça yıkıma dönmüştü ama olsundu Murat en yakın arkadaşını alır krallar gibi içer ve gittiği mekandan hatun düşürerek açılışı yapardı


Doğum günü .

Murat'ın doğum günü gelmişti gelmesine ama en yakın arkadaşı memleketinr gitmişti Murat'ın pek sesi çıkmamıştı çünkü kızılması gereken kişi varsa kendisiydi. Ne bir organizasyon yapabilmişti ne yanındakileri doğru seçmişti. "Ramazanda bizde kalırsın" davetiyle memleketten getirilen dedesiyle birlikte kutlamıştı doğum gününü . Ertesi gün kendisine sigara satmayan Migros'tan sigara almış , iddaa oynatmayan bayiiden iddaa oynamıştı Murat. En büyük başarısı ise kendi üzerine hat alırken 3-5 evrak imzalamak olmuştu.


18 olmuş olan /oluyor olan/ olacak olan herkese selam olsun.

27 Temmuz 2014 Pazar

Şampiyon olamayan takımlar

Epey boşladım , çok şeyler girdi aramıza , biliyorum günlük yazar gibi yazacaktım ama günlükleri bile siktiredersinya bazen öyle kafalar geçti . Hoş ben okunmak için değil yazmak için yazacaktım sahi . Saat 04:25 , yazmak için  yazdığım saatler. Aklıma bir şeyler geldi karalıyorum belki okursunuz :

  Paranın olması kendini 2. planda hissetmen için engel değildir moruk , empati falan diyolarya o büyük bi yalan vallahi yalan billahi yalan . Kimsenin karşı tarafı sallamadığı zamanlardayız . Para demişken , parayla mutluluk olmaz sözü varya , işte o söz zengin insanlar tarafından fakirleri dizginlemek için uydurulmuş .

Parayla mutluluğun amına bile konur..

Konudan sapmıycam , 2. planda hissetmek diyorduk . Lan ben ufaktım Türkiye Ligi sarmamıştı beni , gözü dışarılarda olup Middlesbrough'a transfer olan Tuncay gibi oldum sonra ben , İtalya Ligi'ne bakıyordum ama Juventus'a İnter'e Milan'a değil . Roma'ya . Yok lan o şampiyon olduğu dönemlerde değil 18 yaşındayım ben nerden bilicem o dönemi . Orta sıralara oynadığı zamanlar . Ne salak çocukmuşum be . Orta düzey takım sevmişim seve seve . Onun formalarını alırdım . Televizyonda ne zaman maç rastgelse hep yenilen takıma dua ederdim . Nasıl yaratılmışım oğlum ben ? Neden duygular hep 2. planda kalandan yana eğiliyor , Güneş oradan mı doğuyor yoksa ?