21 Ağustos 2014 Perşembe

Market Fişine Yazılanlar

İstanbul Boğazı'nı, İstanbul'da yaşayan adama sormayacaksın ve Galata'yı da.
Gören birine görmenin değerini de sormayacaksın.
Bacakları tutan birine koşmanın ,
Her daim ailesiyle olan birine akşamları eve geldiğinde kendisini karşılayan sıcaklığı da sormayacaksın.

''Sahip olup da kaybetmenin yanında , hiç sahip olmamak nedir ki ?''

Bu saydığım tiplemeler neden sonra İstanbul dışına çıkar , gözleri artık görmez , bacakları tutmaz , eve geldiğinde sabah bıraktığı soğukluk karşılaşır işte o vakit bir takım soruların cevabı alınabilir.

Bu şekilde misal ben size her gün yazı sunsam 3-5 gün sonra ben de sıradanlaşırım zira bir şeye ne kadar uzun süredir sahipsek değeri her geçen gün daha da azalır. Mesela şuan bu yazıyı okuduğunuz aygıtı bi düşünelim. Telefonu baz alıyorum : Okumayı bırakıp etrafına bir bakın , ilk satın aldığınız gün gelsin aklınıza . Nasıl da değerliydi öyle değil mi ? Bırakın yere düşürmeyi , dalgın anınızda elinizden ufacık kayması bile size ufak çaplı bi kalp krizi yaşatmaya yeterdi .

Peki ya şimdi ?
Düşünce hiçbir şey olmamış gibi almıyor musunuz yerden?
O eski önemseyiş yerini arkaplana atılmışlığa mı bıraktı ?
 Ne değişti peki ?
Telefon hala aynı telefon . Telefon aynı olmasına aynı da siz aynı mısınız acaba ?